Bedenim mi Hasta, Ruhum mu?
Yüzyıllardır birçok bilim ve ilim insanı beden ile ruhun bütün olduğunu vurgulayan çalışmalar ortaya koymuştur. Bu sebeple kişi iyi hissetmediğinde ve zihni “öyle olmasaydı ne olurdu sorusuyla meşgulken uykuları kaçar. Baş ağrısı çeker ve fiziksel enerji kaybı-halsizlik yaşar. Stresli olduğu dönemlerde iştahı kapanan birçok kişi duymuşsunuzdur; ya da cinsel isteği azalan, sindirim şikayetleri yaşayan, kabız olan kişileri. Bu örnekler, ruh sağlığının beden sağlığı ile eş ilerlediğinin en güzel günlük örnekleridir aslında. Zaten ismini anmak istemediğimiz hastalığı duyduğumuzda “En iyi ilaç moral” demez miyiz hepimiz?
Toplumsal ortak yargılardan biri, eğer ki kişinin yaşadığı şikayetler fiziksel kökenli ise “önemli ve ciddi”, ancak psikolojik kökenliyse “o kadar da önemli değil” şeklindedir. Hatta bu durumu ifade ediş “Bir şey yokmuş, doktor psikolojik dedi” cümlesiyle artık karikatürize bir hal almıştır. Ancak bu durum sanıldığından daha ciddidir. Klinik uygulamada bedensel yakınmaları yoğun olan, uyku-iştah-bağırsak dengesi bozulmuş bir çok kişi psikolojik zorluklarla mücadele etmektedir. 35 yaşında fibromiyalji tanılı bir danışanım vardı. Onlarca doktora, fizyoterapiste gitmiş ancak bir türlü ağrılarından kurtulamamıştı. İlk psikolojik destek süreciydi, ilk terapistiydim.
Danışanımla terapi süreci duygusal boşaltımların yoğun olduğu, kolay olmayan yüzleşmelerin ve yaşam mücadelesine ayak uydurmak için zorlu adımlarla üstüne gitmenin gerektiği bir yolculuktu. Ancak yavaş yavaş danışanın fiziksel sağlığı dengeye gelmeye başladı. İlk önce duygusal yemeleri azaldı ve dinç uyanmaya başladı. Uykuya dalışın kolaylaşması ise bir süre sonra gerçekleşti. Menstrüasyon döngüsü düzene girdi. Bedensel ağrı, özellikle bel ağrısı şikayetleri ise haftalar ilerledikçe hafiflemeye başladı. Bu noktada, fizyoterapi desteği de tekrar gündeme geldi. Hem bedensel hem psikolojik destek ile danışanın şikayetleri azalarak ortadan kalktı.
Beden ve Ruh Algısında Psikoterapi
Benzer bir durumu psikoterapi sürecinde birlikte çalıştığımız ancak kronik idrar yolları enfeksiyonu yaşayan 29 yaşındaki kadın danışanım için de değerlendirmeliyiz. Burada danışanımın eşiyle cinsel hayatı etkilenmeye başlamış, ilişkilerindeki gerginlik artmış ve birbirlerine toleransları çok düşmüştü. Öyle ki boşanmalı mıyız yoksa evliliğimize ikinci bir şans vermeli miyiz ikilemini yaşıyorlardı. Çift terapisi ile ilişki ve iletişim süreçlerini gözden geçirirken kadın danışanımın kronik idrar yolları enfeksiyonu için tıbbi destek almasını sağladık. Tedavisi düzenlenen danışanımın kendisiyle ilişki de daha iyiye gitmeye başladı. Özgüveni yükseldi, ilişkisel hassasiyeti azaldı, kendini daha net ifade etmeye başladı. Eşi de ondaki değişimlere ayak uydurarak doğru iletişim kanallarıyla ilişki yürütmeyi öğrendi.
Dolayısıyla, burada kesin çizgilerle bir neden-sonuç ilişkisinden bahsetmekten ziyade beden ile ruhun bir bütün oluşu ve etkileşimlerinin daim oluşu göz önünde bulundurulabilir. Biri, diğerinden daha önemli demek mümkün değil; çünkü ikisi de biziz, ikisi de bizim sağlığımız.
Uzm. Klinik Psk. Zeynep Hilal Çelik
Görsel Kaynak: Alex Green adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı