Ben Kimim? İlişki ve Davranış Örüntüleri
Hepimiz doğuştan getirdiğimiz kişilik özelliklerimiz ve yaşam deneyimlerimizin (erken çocukluk tecrübeleri, travmalar, öğrenmeler, kültür) etkileşimi ile bugünkü benliklerimizdeyiz. Bireysel farklılıklarımız sayesinde aynı evde doğup büyümüş olsak da, aynı anne babanın çocuğu olsak da kardeşlerimizden farklıyız. Büyüdüğümüz aile ise yetişkinlik dönemimizde kim olacağımızı en çok etkileyen faktörlerden biri.
Hadi gelin beraber bir hayat hikayesi dinleyelim.
28 yaşında bir kadın danışan. Öğretmen ve iş hayatında oldukça başarılı. Ancak romantik ilişkilerinde çok zorlanıyor ve sürekli karşı tarafla çatışıyor.
Bir abisi olan danışan büyürken hem abisinin hem de babasının aşırı korumacılığıyla kendi bireyselliğine alan bulmakta zorlanmış. Babası onun sosyal ilişkilerini kısıtlamış, ne giyip ne giymemesi gerektiğine ve hatta hangi mesleği yapması gerektiğine karar vermiş. Danışan hayatı boyunca babasının onayını almak için uğraşmış. Onu memnun etmek için öğretmen olmuş, üniversiteyi aynı şehirde okumuş. Babasının kuralcılığı ve yüksek beklentileri danışanı sürekli mücadeleye zorluyormuş. Ancak bu mücadele babanın memnuniyetsizliği ve eleştirelliğiyle asla karşılık bulamamış.
Danışanın annesi ile ilişkisi oldukça iyiymiş ancak terapi sürecinde fark ettik ki babasına karşı hep sessiz kaldığı için anneye karşı öfke duyuyormuş.
Romantik ilişkisinde partneri oldukça kıskanç ve kısıtlayıcı bir yapıda. İşten çıktıktan sonra, araca bindiğinde, eve vardığında hep haber vermesi gerekiyor; haber vermediğinde erkek arkadaşı oldukça öfkeleniyor ve kavga ediyorlar. Bir yandan bu durumdan memnun olan danışan erkek arkadaşının sevgisini böyle gösterdiğini ifade ediyor, bir yandan da bu kısıtlamalara reaksiyon gösteriyor, erkek arkadaşının bu tutumlarını hazmedemiyor.
İlişki ve davranış örüntüleri
Erken çocukluk döneminde maruz kaldığımız ilişki ve davranış örüntüleri “aşina olduğumuz“, “bildiğimiz” yerdir. Bazen onun iyi ya da kötülüğünü değerlendirmeden yalnızca bilinirliğinin rahatlığına kaptırırız kendimizi. İyi ya da kötü, bildiğim bir örüntü ve benim için konfor alanı orası. Danışanımın da bildiği örüntü buydu, kısıtlayıcı erkek figürü. Babasının onu bu kadar kısıtlayıp kontrol edişini sevgisini göstermenin bir yolu olarak değerlendirmişti. Dolayısıyla aynı örüntüyü gösteren bir erkek arkadaşı seçti kendine ve bu örüntüde sevildiğini düşünmeye başladı. Ama bir yandan da “annesi gibi olmama” savaşı veriyordu. O yüzden de annesinin babasına çizemediği sınırı, diyemediği hayırları o, erkek arkadaşına söylüyordu.
Ama bu ilişkide danışanım Ahmet’in kızı olarak yaşıyor, davranıyor ve var oluyordu. İlişkide Ahmet’in kızı olmak ile Ayşe olmak arasında bir seçim yapması gerektiğini düşündü. Ayşe olmak istedi. Ama önce ilişkide Ayşe’nin kim olduğunu keşfetmek istedi, bilmiyordu çünkü. Ahmet’in kızı olarak öğrendikleri olmasaydı nelerden hoşlanır, neler yapmak isterdi bunu tanımaya çalıştı. Danışanım, Ayşe’yi hala keşfediyor, her gün onunla ilgili yeni bir şey öğreniyor, onu tanıyor.
Peki, siz ilişkinizde kimsiniz?
Uzm. Klinik Psikolog Zeynep Hilal Çelik