Bende Panik Atak Var!
Psikolojik destek alması en kabul gören durumlardan biri Panik Bozukluk’tur. Yakınınızda yörenizde birilerinin “Bende panik atak var” dediğini duymuşsunuzdur. İşin içinde fiziksel semptomların belirgin varlığının olması, psikolojik destek almanın maalesef ki tabu olduğu yerlerde, Panik Bozukluk’u daha meşru kılıyor.
Peki, Panik Bozukluk fizyolojik bir deneyim midir yoksa psikolojik mi?
Cevap, ikisi de. Psikolojik mekanizmaların zemin oluşturduğu ve tetiklediği, fizyolojik belirtilerin ön planda olduğu zaman zaman da tetikleyici olduğu bir deneyimdir.
Gelin, Panik Bozukluk’u biraz daha yakından inceleyelim.
Öncelikle, Panik Bozukluk aniden tetiklenen, yoğun bir kaygı ve korkuya eşlik eden kalp çarpıntısı, nefes darlığı, göğüste sıkışma şeklinde geçen 10-30 dakika süren nöbetleri ve bu nöbeti yaşamaya dair deneyimlenen kaygıyı tanımlar.
Panik Bozukluk’un bilişsel atıfları çok kuvvetlidir. “Baş edemem”, “Kontrol edemem”, “Dayanamam”, “Yardım alamam”, “Yapamam”, “Elimden bir şey gelmez” şeklindeki cümleler deneyimin temelini oluşturur. Kişinin verilen negatif kognisyonları deneyimlenen an’a karşı kişiye çaresizlik deneyimleterek panik reaksiyonu göstermesine sebep olur. Üstelik bir süre sonra geçirilen panik atak da başlı başına bu negatif kognisyonları karşılar. Yalnızca olay ya da duruma karşı değil bizzat panik atağa karşı da “Baş edemem”, “Dayanamam”, “Kontrol edemem” kognisyonları aktif olur.
Bende panik atak var!
Bu örüntüyü bir örnekle destekleyelim. 8 yaşında gece televizyon izlediği gerekçesi ile babası tarafından karanlık kilere kilitlenerek cezalandırılan çocuk, o gece yaşadığı korkuyu “çaresizlik” olarak tanımlıyor. 20 yaşlarındayken üniversitede birlikte olduğu kızı rahatsız eden kişiyle konuşmaya gittiğinde neredeyse 20 kişinin karşısında tek başına olduğunu görüyor ve panikliyor. 25 yaşındayken kardeşiyle gittiği konserde lavaboya gidip döndüğünde kalabalığın arasında kardeşini göremeyip onu bulamamanın paniğini yaşıyor.
29 yaşında yurtdışından iş teklifi alıp tek başına gidiyor. Uçakta yolculardan biri kalp krizi geçiriyor, hava muhalefeti sebebiyle tirbülans ve gecikmeler yaşanıyor, 5 saatlik uçuşun ardından ancak iniş yapılıyor. Danışanım, bu olaydan sonra panik ataklar geçirmeye başlıyor. İlkini MR çektirirken yaşıyor, cihazın içinde kalmakta zorlanıyor ve destek çağırıyor. Sonrakini ise eğlenmek için çıktığı bir gece otelde uyumadan önce “Ya sabah uyanamazsam?” endişesi ile yaşıyor. O günden sonra da yoğun kaygı ile sıklığı artan panik atak epizodları yaşıyor.
Deneyimlenen yaşam olayları birbirinden çok farklı olsa da kişinin algısal olarak zihninde temas ettiği yer hep aynı: “Baş edemem”, “Dayanamam”, “Çaresizim”. Dolayısıyla kişide bu şema kognisyonlarının tetiklendiği her anı geçirilen panik atak takip ediyor. Bahsi geçen negatif kognisyonlar aşırı genellenmiş ve doğrudan en kötü senaryoyu işaret eden cümlelerdir. Kalıp yargıyla ile felaketi ifade eder. Dolayısıyla gerçeklikten uzaktır. EMDR, Şema Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi gibi birçok ekolde en temelde çalışılan kişinin zihnindeki negatif kognisyonlardır. İster anının yeniden işlemlenmesi ile olsun, ister mod diyalogları ve geçişleri ile, ister bilişsel yeniden yapılandırma ve üstüne gitme ile en nihayetinde ulaşılan nokta danışanın “Çaresizim” etiketinden sıyrılmasıdır.
Etiketlerimize esir olmadığımız, özgürlüğü kucakladığımız bir yaşam dileğiyle…
Uzm. Klinik Psk. Zeynep Hilal Çelik