Cinsellik ve Cinsel İşlev Bozuklukları
Cinsel işlev bozuklukları; Cinsellik, canlılarda üreme amaçlı ve biyolojik nedenlerle, yaşamın devamını sağlamak amacıyla ortaya çıkan iç güdüler sebebiyle var olan bir kavram gibi görünür. İnsanlarda ise cinsellik daha karmaşık bir hale gelir. Biyolojik etkenlerin yanında psikolojik, sosyolojik, duygusal, ruhsal gibi etkenler rol alır. Dolayısıyla cinsellik insanlarda, diğer canlılardaki gibi basit değildir. Bu farklı etkenlerden dolayı insanlık tarihi boyunca cinsellik konusunda toplumsal kurallar oluşmuştur.
Toplumdan topluma cinselliğe dair farklı bakış açıları ve kurallar vardır. Ebeveynlerimiz model aldığımız ilk kişilerdir ve davranışları bir şekilde davranışlarımız ve kişiliğimizde yer eder. Onlardan nasıl davranmamız ve nasıl davranmamamız gerektiğini öğreniriz. Onlardan neyi, nasıl, hangi ses tonuyla, ne zaman söyleyeceğimizi, ne düşüneceğimizi, nasıl hareket edeceğimizi, nasıl arzu edeceğimizi öğrendik.
Ebeveynlerimizden cinsellik hakkında edindiğimiz bilgilere bakacak olursak: Hiçbir şey… Baba sabah giyinip işe gider, anne işe gider veya çocuklara bakar. Akşamları ayrı koltuklarda oturup TV seyredilir. Belki arada bir yanaktan ya da dudaktan küçük bir öpücük. Belki bazen el ele tutup yürürler, dans edebilirler. Fakat, kapalı yatak odası kapıları bir çocuğun cinselliğe dair herhangi bir şey canlandırmasına izin vermez. Bir çocuğun gözünden ebeveynleri neredeyse aseksüeldir.
Cinsel İşlev Bozuklukları
Çocuklar “aşağıya” dokunmamaları gerektiği konusunda uyarılır. “Çek elini bakayım oradan!” Cinselliğe dair bir soruyla karşılaştıklarında ebeveynler çocuklarına: “Çok ayıp! Bir daha sakın duymayayım!” gibi cümlelerle cinselliği keşifleri engellenir, çünkü ebeveynler cinselliği çocuklarına nasıl anlatacaklarını bilmezler. Veya bunu öğrenmenin en doğru yaşın kaç olduğunu bilmeyebilirler. “Kötü kız mı olmak istiyorsun?” “Günah! Çarpılırsın!” gibi ifadeler de sıkça duyulmuştur.
Çocuklukta cinselliğin kötü, konuşulmaması hatta düşünülmemesi gereken bir şey olduğunu öğrenen çocuklar seks diye bir şeyin varlığını öğrendiklerinde ilk şoklarını yaşarlar. Ergenlikte bu yasaklı konu ile ilgili gizli gizli düşünmeye başlarlar ve genellikle suçluluk duygusu eşlik eder. Cevaplanmayan soruları zihinlerinin derinliklerine itmeye çalışırlar.
Çocukluğunda ne yaşadıysa, öğrendiyse, yetişkinliğinde de devam eder. Evlendiklerinde eşleriyle bile üzerinde konuşulmaması gereken bir konu haline gelir. Cinsellik yaşanır ve biter. Bazı kişilerde ise cinsel sorunlar ve cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkar. Çoğunlukla ortada bir sorun olduğunun farkında olunur ancak yine konuşulmaz. Ya da eşlerin iletişim kalitesine bağlı olarak belki de fazla yargılayıcı konuşulur. Sorunlar çığ gibi büyür. Evliliği etkilemeye başlar.
Cinsel Mitlerden Arınmak
Böylelikle kulaktan dolma bilgiler (cinsel mitler) ile ortaya çıkan cinsel işlev bozuklukları ile mücadeleler başlar. Kadınlarda yaygın olarak görülen: Vajinismus, Orgazm Bozuklukları, Cinsel İstek/Uyarılma Bozukluğu; Erkeklerde: Düşük Cinsel İstek Bozukluğu, Sertleşme Bozukluğu, Erken Boşalma, Geç Boşalma olarak tanımlanmaktadır.
Cinsel işlev bozuklukları sadece cinsel hayatı değil, hayatın diğer tüm alanlarını da olumsuz yönde etkiler. Dolayısıyla, cinselliğe bakış açınızı değiştirmek ve cinsel mitlerden arınmak da hayatınızın birçok alanını olumlu yönde etkileyecektir.
Partnerinizle cinsel hayatınızı konuşun. İsteklerinizi, arzularınızı, rahatsızlıklarınızı dile getirin. Sorunlarınızın üstesinden gelmenin yolunu mutlaka bulacaksınız. Bir cinsel işlev bozukluğu söz konusu ise, mutlaka bir cinsel terapistten destek almanızı öneririm.
Uzm. Klinik Psk. Sara Yılmaz