Mayıs Ayı Bülteni: İzolasyon ve Benlik
İnsan yavrusunun doğumu anne karnından itibaren öteki ile iç içedir. Doğduğu anda avcuna konan parmağı var gücüyle tutan, dudaklarına dokunan memeyi emmeye başlayan bebek ötekine tutunur. Bebeğin yaşama tutunması ötekine tutunması ile başlar. Dışarıda onu neyin beklediğini bilmeksizin yöneldiği ötekine yönelen bebek diğeriyle bağlanarak kendini inşa eder. Winnicott’ un değişiyle “Tek başına bebek diye bir şey yoktur.” Yani bebeği onu kucaklayan, tutan diğerinden izole etmek, öteki olmaksızın düşünmek imkansızdır.
İlk ötekinin rahminde, kucağında ve zihninde tutulmaya muhtaç olan bebek bu tutma ve kucaklama ile hayatta kalır. Organik bir yapı olan insan bu tutulma ve kucaklanmaların beslenme, barınma gibi ihtiyaçları karşılamasıyla biyolojik olarak var olmayı sürdürür. Ruhsal olarak var olmayı ise bu tutma ve kucaklamanın nasıllığı belirler. Winnicott burada “yeterince iyi” tutma ve kucaklamanın varlığından bahseder. Yani mükemmel tutma ve kucaklamanın mümkün olmadığını yalnızca “yeterince iyi”nin bebeğin ruhsal olarak canlı kalabilmesinin de ön koşulu olduğunu ifade eder. Burada ötekinin zihninde ve kucağında çok kötü tutulan bebeğin hayatta kalmasının zor olabileceği de söylenebilir. Peki ya tutunulacak bir zihin, bir kucak yoksa bebeğe ne olur?
İzolasyon ve Benlik için tüm süreci detaylı olarak incelemek adına Mayıs 2021 Adel Danışmanlık bülten yayının tamamını inceleyebilirsiniz.